Hoş geldin Pelinsu, Güle güle ve Elveda…

Pelinsu

Küseceğini de bilsem sana bu mektubu yazmak istedim. Çünkü bu gidişle senin doğruları  anlaman yıllar alacak ve seneler sonra dahi belki de sen hala; “beni neden mahkemede konuşturdun” diyeceksin.

Ben ise, seninle geçmişin muhasebesini yapmadıkça, senin tek taraflı duyumlar ve önyargılarına mahkum kalmaya devam edeceğim.

Beni asla dinlemeye niyetin olmadığına göre tek çarem sana anlatamadıklarımı bir  mektupla anlatmak. Bu mektuptan sonra, eğer hala bana küsmediysen senin aklına gelen ne soru işareti varsa bana sorabilirsin. Ben her şeye hazırlıklıyım. Ancak yanlış anlaşılmaktansa senin  tarafından gerçeklerin bilinmesini istiyorum. Gerisini sen bilirsin.

Başlayalım;

Baştan sona değil sondan başa gideceğim. Leiden’de bana neden ve kimden duyduysan durup dururken “sen mutsuzsun” dedin. Allah Allah, nereden çıktı bu bilmiyorum ama çok şükür ben çok mutluyum kızım. İşimden, gücümden, mesleğimden, ortamımdan, eşimden ve sizlerden de mutluyum Allaha şükür. Yoksa işimden memnun olmasam 40 senelerdir bu mesleği yapar, evliliğimden mutlu olmasam 19 sene eşimle birlikte durur muyum? İhtiyacım mı var buna, muhtaç mıyım? Zeynep’in mi bana ihtiyacı var?

Allah’a şükür hayatta her istediğimi elde ettim. Akıllarını kimden aldılar, alıyorlar bilemem ama zekalarını benden aldığını düşündüğüm 2 muhteşem başarılı çocuğum var. Güzel kariyerler, 6 dil bilen, yurtiçi yurtdışı iyi okullarda okumuş, iyi bir soyadına sahip, başarılı iş hayatı olan, dünyada ve Türkiye’de sayılan, kimsenin hakkını yememiş, aleyhine hiç bir Allahın kulunun arkasından konuşmadığı, konuşamayacağı, mesleğinde bilinen, tanınan biriyim. 40 senelik mesleğimde, 100 küsür ülkede gerçek arkadaşlarım var,  40 senelik dostluklarım var. Yine Türkiye’de 30 senelik iş arkadaşlarım, müşterilerim, meslektaşlarım, bankacılarım var. Yalanla, dolanla, hileyle işi olanın böyle çevresi olmaz, olamaz. Bizim işimizde yalan, hile, desise “Tek Kullanımlıktır” Özel hayatta da öyle. Biz böyle öğrendik babamızdan.

 

– Berjer Koltuk

İçime oturan ve senin bana birkaç kez anlattığın Berjer koltukta geçen bir hikayen var; Hani sen 1,5 yaşındayken başına gelen! Sen, bir gece yarısı kırmızı berjer koltukta, elinde şeffaf bir kiraz kasesi ile otururken ben sarhoş olarak eve gelmişim!!!. Annen bana “nerede kaldın kocacım” demiş. Ben de “sana ne kadın” diyerek girişmişim… 1,5 yaşındasın ve olanları dün gibi hatırlıyorsun..!, saat gecenin yarısı ve uyanıksın..! Detaylara bak!. Kırmızı berjer koltuk, Şeffaf kiraz kasesi vs. Psikolojide bir şeyin beyne sokulması için yapılan bu tür detaylamaya ne derler sen daha iyi bilirsin. Bence, bu hikayeyi senin beynine sokan kişi gerçekten çok tehlikeli, çok kötü biri.

 

– Mahkemede senin şahit gösterilmen olayı;

Sana bunu Zeynep’le ben, daha mahkeme açmadan defalarca anlattık. Ben, 200’e yakın kez seni “HACİZ ETMEK” zorunda kaldım. Bana annen 16 tane saçma sapan davalar açtı. Mesela seni anneden izin alarak maça götürdüm. Maç zaten akşam 9’da bitiyor, ama annem geç geldi diye zabıt tutturup “çocuk kaçırmaktan” beni mahkemeye verdi. Mesela, bir başka gün 5 dakika geç geldim. Vakit geçti diye seni bana vermedi. Hastasın diye defalarca kapıdan döndüm. Yine böyle bir gün içeriden “Baba” diye bağırdın, bende kızımı bir göreyim diye ısrar ettim. Kapıdan gitmedim diye bana “Haneye tecavüz” davası açtı  Yine bir keresinde kız kardeşinin kocasını zibidiyi üstüme saldı. Tabi zibidi dayağı yedi oturdu. O zibidinin karısını boşadıktan sonra Marmaris’ten açtığı özür telefonlarını unutamam. Bir başka dava da, yine sözlü bir tartışma sonrası kendi kaşını yarıp darp davası açması ki hayatımda hiçbir kadına, çocuğa el kaldırmadım, Telefondaki atışmalarımızı, o güne kadar Türkiye’de bilinmeyen ama kendi çalıştığı şirketi (o günkü Apple distirbütörü) KOMİLİ  ürünü “cutter” programı ile kesip biçip önce hakaret, sonra ölümle tehdit davası açtı. Toplam 16 adet dava açtı.

 

Nafaka davaları hariç açtığı TÜM DAVALARI KAYBETTİ.

Nafaka artırım davaları hariç, çünkü nafaka artırımı için resmi olarak dava açmak zorundaydı. Çünkü senelik enflasyon artırımını hiçbir zaman kabul etmedi. Belki bu konuda haklıydı. Ben de bu nedenle bir kez bile bu nafaka artırım davalarına itiraz etmedim. (*1 tanesi hariç) İstediği daha doğrusu hakimin takdir ettiği en yüksek rakamları hep geçmişin faizi ile birlikte ödedim. Bunlardan birinde, 80 bin dolara yakın parayı ödediğimin haftası kendisine SIFIR ARABA ALMASI elbet tesadüf olamazdı.

Nafakaların bir çoğunu tam zamanında, hattal 6 aylık periyotlarla önceden ödedim. Ona mı tenezzül edecektim. Ancak o hep 6 aylık periyodların ertesi günü ihtiyati haciz göndermeyi yeğledi. Üstelik senden benim Türkiye’de olmadığım zamanları öğrenerek, özellikle o dönemlerde yolladı hacizleri.

 

Şeytanın aklına gelmez.

Bitmedi, bir kez de tarihe geçecek olan şu oyunu yaptı; İcra dairesine gidip memurun birine “eski eşim 2 senedir para ödemiyor. Faizi ile birlikte ne kadar ödemesi lazım bana yazılı verir misiniz” deyip hesabı almış. ör, ayda 2000 TL den 2 senede 48,000 TL. Ama ödemeseydim faizi ile 70.000 TL ödeyeceğimi gösteren belgeyi alıyor. Sonra benim gerçekten ödediğim 48.000 TL den 70.000 TL’yı düşüp aradaki fark için haciz yolluyor. Tabi bu ahlaksızca hareketi yüzünden o davayı da kaybetti. İstesem karşı dava açardım. Ama bunu da yapmadım. Seni her hafta polis ve savcılık kararıyla alırken evde bulamadığım çok oldu. Özellikle yaz dönemi. Cezası ne biliyor musun? HAPİS. Ama 1 kere bile buna tenezzül etmedim. Annen tersi olsa çoktan bunu uygulardı.

 

Mahkemede Şahit gösterilme…

Ve işte artık tüm bu alicengiz oyunlarından, iftiralardan, mahkemelerden, kızımın yüzünü görememenin verdiği yorgunluktan bıktığım için “velayet davası açmak zorunda kaldım” Kızımın velayeti bende olsun, ne zaman ve nerede olmak istiyorsa kızım orada kendi hür iradesi ile olsun. Neden yıllardır çocuğum bana gösterilmedi, bitsin artık istedim. *

Hukukta velayeti geri almanın tek bir kuralı var; O da annenin çocuğun gelişimini kötü etkileyecek davranışlarda bulunması. O dönemde de annenin bir erkek arkadaşı vardı. Yanılmıyorsam Zafer miydi neydi adı. Senin ve komşularınızın ifadesine göre eve çok sık girip çıkıyordu. Avukatım bu noktadan hareket edelim dedi. Ve biz davayı açmadan önce sana, ben ve Zeynep bunu defalarca anlattık. Senin olurunu aldık. Ama tek bir şeyi ne ben, ne Zeynep, ne avukatım ne de insanlık vicdanı hesap edemedik, anlamadık da; “Annenin seni şahit göstermesini” . Hangi anne vicdanı bunu yapardı bu dünyada…? Ama o yaptı. 9,5 yaşındaki öz kızını mahkemeye şahit yazdırdı. Zaten o gün davadan çekildim ben. Ancak mahkeme görülmeden davayı kapatmak mümkün değildi. Mahkemeden çekilmemize rağmen o anne seni mahkemeye çıkarttı. Bitti orada her şey.

Seni senin evinden kovan adamı koruyan anne!!!

– Annen 50 küsür yaşında evleniyor. Güzel. Ancak onlar, yeni bir evlilikte imkanları varken yeni bir eve taşınmaktansa, 20 yıllık kurulu bir düzenin üzerine evliliklerini inşa etmek istiyorlar. Senin büyüdüğün yetiştiğin, benimse alın terimle aldığım eve yerleşmek istiyorlar. Sen buna itiraz edince elin adamı senin üstüne yürüyor, seni babanın evinden kovuyor ve o anne! buna sessiz kalıp adamın yanında yer alıyor.  Sonuçta, onun dediğini yapıp o anne seni senin evinden  kovuyor.  Böyle bir şeyi Türk filminde görsem inandırıcı olmazdı.

Evimi çaldı evimi.

Şu anda yeni kocası ile oturduğu evi ben aldım ben. Normalde evin ödemeleri için ayda 35 bin lira ödemem gerekirken bana 1,5 sene 80. bin lira ödettiler. Ayrıca, hem onun hem kız kardeşinin oturduğu evlerin içlerini de bana yaptırdılar. Hani sana anlatmış ya ben evin parasını ödedim diye, O para, yani boşandıktan sonra bana geri ödediği 12.500 mark, 2 evin içi için mobilyacıya ödediğim paranın karşılığıdır. O paraya ev değil araba alamazsın. Bulabilirsen ve o marangoz sağ ise ona sorabilirsin annenin bu üçkağıdını. O da sana bizim Bankacı Ercan gibi doğruları anlatacaktır. Önemli Not: Bu iki evden çıkan malzemeleri de bodrumdaki evler için kullandılar.

Hatırlıyor musun, sana ev alacaktım, eski nüfus kağıdının fotokopisi vardı ben de, Onun TC’sini vererek ön hazırlığını yaptım. Alım satım için sana sürpriz olsun diye evin ödenmesi gereken harçlarını da yatırdım. Geriye bir tek senin gelip imza atman kaldı. Bunu sana söylediğimde sen bana ne dedin hatırla; “evin borcu, harcı mı var, neden bana ev alıyorsun, bunda bir bit yeniği var” dedin. Bunu düşünmek bile kötülüktür.

Bu kötü düşüncenin benzerini annen ben seni sigortaladığım için söylemişti. Sen Vodafon’a girdiğinde burada sigortalı olduğun görülünce annen şirketi aramış, Asuman hanıma telefon açıp hakaretler yağdırmış; “o üçkağıtçı (ben oluyorum) kızımın üzerinden rant elde ediyor vergi kaçırıyor İhbar edeceğim” diye. İşte annen bu…

Hala kafanda nafaka ödememek için lafı var. Allah’a şükür hep iyi kazandım senin üç kuruş nafakana mı kaldım. Kim bilir kaç defa sana bu söylenmiş ki beynin yıkanmış. YKM sahibi Ebru Şallı’ya 1.700 TL öderken ben o sene sana 2.000 TL Nafaka ödedim. Ama anne ne yaptı o paralarla? Mahkeme sonunda faizi ile beraber toplu olarak aldığı para ile kendine sıfır araba aldı. İşte Anne..!

Bak eskisinin binde birini kazanıyorum ama sana bir buçuk senede 60.000 euro (Hem de Kur 7,80 iken) ödedim bu yarım trilyon para yapar. Peki, Annen sana ne verdi? Seni büyüdüğün kendi evinden attı babanın evinden. Okulunu, tüm diğer masraflarını senelerce ben fazlasıyla ödedim. O yedi nafakaları.

4-5 yaşından beri her buluşmada 18’ime gelince soyadımı değiştireceğim diyordun. Kendi kendine mi bunu düşündün? Hayır. O kötü kadın öğretti.

Benim yanımda ve ailemin, halalarının, Fikret abimin yanında çok mutluydun. Ne zaman annen arasa birden değişirdin. Ağlamaya başlardın.

Çok güzel 40 senelik arkadaşlarım var. 30 senelik mesai arkadaşlarım var. Akrabalarım var. Ya annenin? Kimsesi yok!. Tüm akrabalarınızla küssünüz, çünkü herkesi dolandırdılar, kimseleri yok zavallıların.

Sen bana karşı bile mahkeme açtın, ya da annen açtırdı. Bunu da unutmadım unutmayacağım. Babasına mahkeme açan ilk çocuk sensin bu dünyada.

Annen seninle her buluşmamızda eline, kendi ananenin bile ihtiyaçlarını alışveriş listesine sıkıştırırdı

İntiharı denediğini bilmiyordum, kim neden olduysa allah onun belasını versin.

Ben seni 10 yaşından beri sigortaladım.

Kendi kızını kendi evinden elin adamına kovdurttu. Sana laf söyletti, adamı üzerine yürüttü. Regl olamıyorsun hala. Ve o kadın buna izin verdi. Seni evinden, babanın evinden kovdu. Orada bitti artık annelik

Eskiden kendini ona muhtaç hissediyordun. Artık değilsin, bence kendini kurtarmanın zamanı geldi bu kötü, hırsız, yalancı, intikam için kızının hayatını zehir eden kadından. İnan rahatlayacaksın.

Geçmiş zaman, Çalıştığı şirkette (KOMİLİ) masası küçük diye mutsuz oldu ve ona bir emlak şirketi açmamı istedi. Emlak şirketi açtım, ilk iş olarak çok ama çok büyük bir masa aldı. Yanına verdiğim eleman Ebru hala burada, o günlere şahit.  Kira yok, stopaj yok, muhasebe parası yok, ilanını ben çıkıyorum, elemanını, sigortasını, elektriğini suyunu ben ödüyorum,  eşyasını ben alıyorum. Annen kaç para kazandıysa cebine atıyor

Keşke o davayı kazanıp bizimleyaşasaydın Pelinsu. Çok daha mutlu bir çocukluk yaşar, dünyayı gezer, çok güzel bir çevren olur, iyi bir aile yanında yetişirdin. .

Hollanda’da bana arabada “çok mutsuzsun Baba” dedin. Haydaaa…! Benim Allaha şükür çok güzel bir hayatım oldu kızım. Karımla da çok mutluyum 20 senedir. Sen nereden çıkardın bunu anlamadım

Teyzenin eski eşi, beni Marmaris’ten bir kaç kez aradı, onlarca kez özür diledi ve dedi ki “bütün hayatları senin üzerine tuzak hazırlamakla geçiyor, konuştukları on cümlenin dokuzu sensin. Her gün iki kız kardeş ve anneanne beraber olup sana ne kötülük yapabileceklerini konuşuyorlar

Benim sana kırgınlığım var mı? Var.

Örneğin; 3 kez ağır ameliyat oldum 3 küsür ay hastanede yattım. En büyük ameliyata girmeden önce, bir kez olsun seni görmek istedim. Fikret ağabeyimle sana haber yollattım, ama gelmedin. Affedemedim seni.

Örneğin; 18 yaşına gelince bana hesap sormanı bekledim. Ancak sen bırak hesap sormayı, beni aramadın bile

Ayrılma aşamasında fark ettim ki, büyücü evi gibi benim her yerimden arabanın işyerinin her gizli bölmesinden büyüler çıktı. O zamanlar sen bize gelirken annen kendisinde de aynısı olan bir bilezik takardı sana ve sana bizdeyken telefon açıp, dokun bak bileziğe, beni hissedeceksin derdi. Özleyince dokun falan. Hey yarabbim hey…

Yine bir nafaka artırım davasında çok büyük bir rakam talep etmişti. Ben de kabul ettim.Geriye dönük olarak da sayıldığı için faizi ile birlikte aşağı yukarı 100.000 $’a yakın para vermiştim. En son açılan davadan o güne kadar olan vade farkını da alıyorlar. Annen o paraların hiçbiri sana vermedi bilesin. Ama arabasını yeniledi.

 

Ben seni görmek için 4 günlüğüne Hollanda’ya geldim. Önceden haber de verdim. İtalyadan Türkiye uçağımın dönüşünü yakıp yeni bir Venedik-Amsterdam / Amsterdam-İstanbul biletleri aldım. Otel aldım, araba kiraladım. Neyse, Senin dersin var biliyorum ama benim de işim var onu da sen biliyorsun.

İlk gün işim var, dersim var diyerek görüşmek istemedin. Anladım. Ertesi gün de görüşmek istemedin dersim var diyerek. Kapattım ama sonra dedim ki, yahu işimi bırakıp dünyanın yolunu yapmışım, otel araba tutmuşum, bu kızın hiç mi yemek, kahve molası yok. Tekrar aradım, ırar ettim görüşmek için. Zoraki kabul ettin. O da bir semineri takip etmen içinseni başka bir kasabaya götürmem kaydıyla.  Karşılaştığımız da merhaba bile demedin. Arabanın diğer tarafına geçip bindin. Yol boyu her cümlede üzerime saldırdın. Bağırdın, çağırdın, hakaretler ettin, sen hep böyleydin dedin. Sen mutsuzsun zaten dedin..(nedense). O gün tek kelime konuşamadık malum. Senin seminer çıkışında da sen bir sergiye gittin. karşılıklı konuşamadan bol fırçayla 2.gün de bitti. 3. gün Pazara gideceğini söyledin. Sen bisikletle ben arabayla gittik. Önce bir yarım saat yemek yedik şükür. Sonra sen pazar alışverişini yaptın ve ayrıldık.

Açıkçası Amsterdam’dan sonra biraz içim soğudu sana karşı. Bu güne kadar sana direkt birşey yapamamanın üzüntüsü vardı içimde. Sen benimle barışıp yurtdışında okumak istediğini söyleyince seni Amerika ve Kanada’ya yolladım okulları ve ortamı bir çek et diye. Beğenmedin. İlla Hollanda dedin. Hollanda dili (Dutch) çok güzel dedin. İtirazımı dikkate almayıp orada okula kaydoldun. 10.000 dolar en baştaki harçlığın. sonra 2 sene gittisi geldisi, okulu, masrafı, harçlığı, en son vize için lazım geri vereceğim sana dediğin ama geri gelmeyen 10.000 eurosu derken TL bazında 540.000 TL harcamam olmuş sana. Helal olsun. Böylece sana ve annene nafaka olarak verdiğim yüzbinlerce doları direkt annen kendi çıkarı için kullanması nedeni ile hissetmediğin maddiyatı iliklerine kadar hissetmiş oldun. Benim de içim rahat etmiş oldu. Artık hiç bir şekilde sana karşı vicdani bir suçluluk duymuyorum. Annenin 77 bin dolarımı çaldığı gibi sen de son 10.000 euro’mu… daha fazlasına dilim varmıyor ama el koydun. Hadi bakalım. Güle güle ye paramı. Ama yazık, dürüst olsan daha çok söğüşlerdin babanı. Artık seni aramak içimden gelmiyor. Yılbaşında gece yarısından sonra bir selam gönderdim senden cevap gelmeyince. Eh, o vazife de bitti. En son sen evlenirken mahcup olma diye eğer istersen düğününe gelirim. O kadar. Sonra sen yoluna ben yoluma. Allah yolunu açık etsin.

Hoş geldin, güle güle, Elveda…