DERDİMİ SEVEYİM…!
Turizmciyim. İşler kötü, Pandemi, dolar kuru vs derken bomboş, kazançsız, bereketsiz bir sene geçti, 29 senedir inişli çıkışlı ilişkimiz olan kızım benden habersiz nişanlandı. Haberini arkadaşımdan aldım. Kısaca paralar suyunu çekti, moralim sıfır. Bunları bir dostla paylaşıp rahatlamam lazım.
Her kötü günümde yanımda olan birkaç arkadaşımdan biridir S.A. 30 senelik arkadaşım, dostum, meslektaşım. Aradım. “Hadi sıkma canını, gel iki kadeh parlatalım, açılırsın” dedi. İkiletmedim. Beşiktaş çarşıda buluştuk. Amacım derdimi paylaşmak, beynimi boşaltmak hatta içip içip ağlamak…
S.A. çok başarılı bir iş insanı. Büyük bir grubun 3 şirketinin genel müdürü ve ufak hissedarı. Yetkili, sorumlu müdür olarak şirket çeklerinin altına imza atıyor. Ancak patron piyasayı dolandırıp sırra kadem basıyor ve tabi S.A’yı zor durumda bırakıyor. Açılan davalar sonucu hakkında tutuklama kararı çıkıyor. Arkadaşım 9 gün Paşakapısı kadın cezaevinde kalıyor.
S.A ile oturduk masaya. Henüz derdime sıra gelmeden konu döndü dolaştı, cezaevi hatıraları ve oradaki kadınların hikayelerine geldi.
Mesela; S.A’ya ilk gün koğuşta yer bulunamıyor ve o hafta sonu iki gecesini katil bir kadınla 10m2’lik bir hücrede başbaşa geçiriyor.S.A ile konuşmamız şöyle;
– Kadın annesini öldürmüş. Öldürdükten sonra cesedi yok etmek için annesini parça parça kesmiş ve buzdolabına yerleştirmiş
+ Aaaaaaa…
– Kokmaya başladığında ise anlaşılmasın diye annesini yemeğe başlamış,
+ Neeee…!
– Komşularına da annesinin etini dağıtmış.
+ Öğğğğkkk!
– Ancak komşulardan biri rahatsızlanıp hastaneye kaldırılınca kusturuluyor ve tahlil sonucu yediği etin insan eti olduğu anlaşılıyor. Tabi eve baskın yapılıyor ve kadın hücrede, S.A’nın karşısında. Saçlarından gözü gözükmeyen bu katil ikide bir bana “Defol, git buradan, yalnız bırak beni. Yoksa öldürürüm seni…” diyor.
+ Hsss…
– İki gece uyumayı bırak, defalarca altıma yaptım, gözümü 30 santim ötemde oturan kadından bir saniye ayıramadım.
Hafta sonunu uykusuz ve korku içinde geçiren arkadaşım S.A. hafta başı 28 kişilik normal bir koğuşa alınıyor. Altındaki ranzada yatan kızın hikayesini şöyle anlatıyor;
– Kızı 16 yaşında yaşlı bir ağayla evlendiriyorlar. Ağa, kendisini istemeyen çocuğa zorla ve dayakla sahip oluyor. Sürekli isyan eden kıza her türlü işkenceyi yapıyor. Kız babasının evine kaçıyor. Zor ve dayakla kızı geri gönderiyorlar. 2 sene bu şekilde dayak ve işkenceyle geçiyor. Kız dayanamayıp yine baba evine kaçıyor.
+ Nasıl anne-baba bunlar. Çocuk daha bu.
– Bu kez öz babası kızını döverek tecavüz ediyor.
+ Aaaaaaaa!
– Kız da kendisine tecavüz eden babasını uyurken balta ile öldürüyor.
+ Aaaaaaaaaa. Oh! İyi yapmış aslında.
– Tabi kız müebbet cezası alıyor.
Dinlerken içim şişti valla. Her akşam başka arkadaşına sattığı için kocayı bıçaklayan kadın da burada, kaynıyla beraber olup çocuğunu alıp kaçan ama çocuğunun konuşmasından korkup onu öldüren kadın da burada… Kısaca, 28 kişilik koğuşta 28 farklı hikaye var…
S.A nın hikayesi burada da bitmiyor. 9 senedir çıktığı ve evlenmek üzere olduğu erkek arkadaşı bu nedenle onu terk ediyor çünkü ailesi artık hapise girmiş bir gelin istemiyor. Mahalleli ve komşuları aforoz ediyorlar. Ne selam ne sabah. Ve piyasada bilinen tanınan kişi olduğundan artık nereye gitse iş bulamıyor. O güzelim, akıllı, başarılı kız hapishaneye düşünce babası felç geçiriyor. Kısa bir süre sonra da vefat ediyor. Eşinin acısına dayanamayan anne üç ay sonra kalp krizinden vefat ediyor. Kötü patron da öldüğü ve alacak davaları devam ettiği için S.A’nın tüm hesaplarına ve mal varlığına el konuyor. Hala da borçlu. Tüm borçlar buna kaldı. S.A, Sigortası tamamlanamadığından emekli de olamıyor. Sadece Bağkur’lu babasından 2 kız kardeşe kalan paranın yarısını, yani bir kaç yüz lira para alabiliyor. Emlakçılık yapmaya çalışıyor. 1 ay geçinebilirse 3 ay aç. Direkt yardımı asla kabul etmiyor. Ve herkes gibi yaş alıyor ancak geleceğini göremiyor…
Neyse, konuşmamızın bu faslında S.A. bana döndü ve;
– Amaaan ölümlü dünya, boşver Cem. Sahi neydi senin derdin?
+ Benim mi… ??? “DERDİMİ SEVEYİM BEN DERDİMİ…”