Erenköy Günlükleri -1-
ERENKÖY GÜNLÜKLERİ -1-
Hemen her üniversite hayatıma dair yazımda Erenköy maceralarıma değinirim. Ve derim ki; bir gün Erenköy Günlüklerini yazacağım. O halde başlayalım.
Dönem 1980’ler. İTÜ öğrencisiyim. Malum sokaklar karışık, her gün 15-20 genç ölüyor, yurtlar taranıyor, evler basılıyor. Nerede yaşayacağımızı şaşırdık. Bir gün sınıf arkadaşımız Turan bir öneriyle geldi;
– Erenköy’e, okul arkadaşımız Hayrettin’lerin yan dairesine taşınacaksınız. Hem annesi Sevim abla da size bakar
– Oğlum sen manyak mısın?. Biz güvenli bir yer arıyoruz sen TKP’li Mihri Belli‘nin (Kapetan Kemal) evine gidin diyorsun.
– Olur mu be! An itibarıyla İstanbul’un en güvenli evi orası. O ev 365 gün/24 saat Polis gözetiminde. Yani devlet koruyacak oğlum sizi.
Valla haklı. Sağ aynası olmayan beyaz Toros ile tanışmamız Erenköy’dedir. Taşındık. 3 odalı evimizde kadro şöyle. Bendeniz Denizcilik fakültesinden kaptan adayı arkadaşımız Sinan ile – Nam-ı diğer yakışıklı, İTÜ Maden fakültesinden Kemal – (Uzun), İTÜ inşaat Fakültesinden Bülent (Kısa) ile kalacak ve 3. odada Genel Makine Fakültesinden Suphi – (Şişko) Sınıf arkadaşım Hadi ile (Külyutmaz) kalacaklar.
Kısa bir toplantı ve iş bölümü yapıldı. Suphi ile ben yetim maaşı alıyoruz, Kemal, Bülent, Sinan aileden destekli. Hadi hem okuyup hem çalışanımız. Bir çanağımız var. Kiralar hariç herkes elindeki paradan gönlünden koptuğu kadar çanağa atıyor ve oradan ev masrafları karşılanıyor. Bunun haricinde Hadi (Bandırma Edincik’li) ve Kemal (Bandırma Tatlısu’lu) memleketlerinden çuval çuval fasulye, erişte, pirinç ve yumurta taşıyorlar. Yemek, bulaşık, alışveriş, temizlik dağılımı da yapıldı. Bulaşık sırası geldiğinde ağır kirliler alt dolaba saklandı. Gece yarısı sıradaki arkadaşa (Suphi) devredilmek üzere çıkartıldı . Can arkadaşımız Suphi bunu senelerce bildiği halde hiç kızmadı, yüzümüze vurmadı…
Suphi’den başladık ama bu yazımızda başrolde Sevgili Hadi bulunuyor.
Bekar evimizde sürekli bir “Briç” halleri var. Hadi’nin ise masa dışında kalsa bile herkese ve her şeye karışır halleri. O Hadi ki, Camialtı tersanesinde eski Başbakanımız Sn.Binali Yıldırım nezdinde Staj yaparken efsane bir satranç hikayesine imza atmıştır. Onun her hamleye müdahale hallerini bilen sınıf arkadaşlarımız, Satranç masasında bir tuzak hazırlarlar. Baştan Hadi’ye denir ki; “Bak arkadaş, sen karışmayacaksan oynayacağız”. Hadi “peki” der ve oyun başlar. Bir müddet sonra vezir şahı tehdit eder. Hadi çıldırır. Ama söz vermiştir. Karışmaz. Tuzağa göre oyun, bu durum görmezden gelinerek devam eder. Hadi hop oturup hop kalkmakta ve sinir içerisinde kendi kendine “ya havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim” diye mırıldanmaktadır. Bir hamle, üç hamle derken Hadi dayanamaz ve satranç tablasındaki tüm taşları dağıtarak der ki; “Başlarım sizin oyununuza. Bundan böyle, burada benden izinsiz Satranç oynamak yasak!” Tabi bunun bir şaka olduğunu hiç kimse Hadi’ye anlatma cesareti gösteremez.
DARBE, 12 EYLÜLDEN ÖNCE ERENKÖY’DE YAPILDI.
12 Eylül öncesi. Erenköy’de Briç masamız kurulmuş, çay servisi başlamış. Derken yan komşumuz Emre geldi (Mihri Belli’nin küçük oğlu) Tıp okuyor. Aynı zamanda profesyonel voleybolcu. Kısa zamanda bize adapte oldu. Hadi, an itibarı ile evde yok. Emre bir şaka kaseti getirmiş. Önce 5-10 dakika müzik çalıyor. Ardından donuk ve davudi bir ses. “Önemli bir gelişme için müzik yayınımıza ara veriyoruz. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilmiş, Ordu yönetime el konulmuş, tüm yurtta sokağa çıkma yasağı ilan edilmiştir…” ve ardından Hasan Mutlucan‘dan marşlar; “Yine de şahlanıyor aman…”
– E n’apcaz bunu Emre?
– Hadi’ye uygulayacağız
– Yemez abi. Külyutmaz o.
– Göreceğiz…
Hadi geldi, Biz masada Briç’e devam. Hesapta oyuna konsantreyiz. Hadi bir ona karışıyor bir buna. Rica ediyoruz; Hadi yaa bi sus Allah aşkına! Susuyor. Biri çaktırmadan teybin düğmesine basıyor. Önce müzik ardından donuk asker ses tonuyla darbe ilanı ve sonunda Hasan Mutlucan. Biz konsantre olarak oyuna devam ediyoruz. Hesapta hiçbir şey duymadık!. Hadi’nin reaksiyonunu bekliyoruz ama adamda tık yok. Çok sakin. Şaşkınız. Hadi, biraz daha bizimle oturup oyunu seyretmeye devam etti, sonra yavaşça masadan kalktı, biraz evde dolaşıp evden dışarı çıktı. Emre’ye yüklendik; N’oldu? Bi halta yaramadı kaset…. derken dış kapı tekmelenmeye başladı. Kalkıp açtım. Kolilerden kapıyı tekmeleyenin yüzü görünmüyor.
– Benim, dedi Hadi.
– Bunlar ne oğlum?
– Makarna, Konserve, Şeker…
– O niye?
– Sizi kurtardım salaklar. Darbe oldu farkında değilsiniz.
– ………….!!! ????
– Ya Hadi, o şakaydı şaka… Parayı nerden buldun?
– Çanaktan aldım…
– Tüm parayı almışsın Hadi. N’apcaz şimdi bir ay?
Ne mi yaptık?; Bir ay boyunca, bakkal Ömer ağabeye iki paket makarna verip dört ekmek, bir Konserve verip, bir bal, bir tereyağı aldık…